27 Nisan 2011 Çarşamba

Küçük Yuvarlakları Karalamaca:Kısaca ÖSS de diyorlar

Sınavlardan hayatım boyunca nefret etmişimdir.Bu ilkokulda 4 basamakları çarpma sınavından lise sonda integral almaya kadar böyle devam etti.Hele ki büyük büyük(!) sınavlar:Liseye giriş sınavları(adı şimdi ne bilmiyorum,sürekli değiştiği için),YGS'ler LYS'ler falan,sonracıma ALES gibi gibi gibi..Hayır bu sınavların yapılış nedeni kadar yapılış şekli de komiktir.Eşşek kadar kızlara/oğlanlara "Yuvarlağın dışına taşırma"denir ve koca koca puntolarla her yerine yazılmış olur optik formların mesela.S*çıyor muyuz sanki.?Taşsa nolacak?Ben onu dolduramıyorsam milleti nasıl ameliyat edeceğim?Lise sona gelmiş adama yaptıkları muameleye bak!Optik formu doldurmak soruyu cevaplamadan öne geçmiş durumdadır.Yani nasıl bir güvensizliktir bu?Bu sınavlar bilgi ölçme falan değil,bildiğin küçük yuvarlakcıkları doldurma sanatı.1 yıl el sanatlarına falan gitmen lazım(!)
Şu da bir gerçek ki optik form bir çok öğrencinin de hayatını kurtarmıştır.Ebeveynlerden korunma klavuzu gibidir optik form."Taşırmışım","Ayy kaydırmışım,tüh hepsini de biliyordum" gibi sayko ve herkesçe bilinen yalanlar yine de ebeveynlere karşı her zaman işe yarar.
Yazarın Norma'sı:Benim için üniversite sınavları bayağı geride kaldı ama girecek arkadaşlara başarılar ve sınav kolaysa cidden kaydırmayın ;) ama zorsa siz hepsini cevaplayabilmiş olun da sonuçlar gelince kaydırmışım dersiniz.Yutucak birileri illa ki vardır ;)

26 Nisan 2011 Salı

İçimdeki Hülya Koçyiğit Aliye Rona Oldu(!)

Gerçekten bazı sevgililer su götürmez şekilde iticiler.Yani yapışık doğmuşlar desem Tanrı'nın insanlara böyle bonuslu bir ceza vereceğini sanmadığımdan,ayrı ayrı doğdukları kanısına varıyorum.İki insan hiç mi birbirinden ayrılmaz arkadaş?Metin Akpınar-Zeki Alasya,Behzat Uygur-Süheyl Uygur bile ayrıldı ha gayret bunları da tek tek görürüz diye umut beslediğim çiftlerin hepsi hala sevgili.Yani sevgilisi olan arkadaşlarını satıyor direkt.Ha biz içimizden "dönersin yavrum eninde sonunda kucağımıza"demiyor muyuz,diyoruz tabi ki.Ama yapılan davranış insana koyuyor.Birbirinizden sıkılacaksınız 2 gün sonra düşeceksiniz ocağımıza ama..ama işte.Bir kere kadın dediğin canlı zaten elbet geri döner arkadaş ortamına.Didem'in çıktığını,Ahmet'in ayrıldığını merak eder eninde sonunda.Dayanamaz,içi elvermez.Kıvanç Tatlıtuğ'la evli olsa,aklı Didem'inkini çekiştirmede kalır.(Neyse Kıvanç dedikte olmadı o,o hariç yakışıklı bir şey düşünün işte:)Alışveriş dediğin şey mesela bir erkekle nasıl yapılır gözünü seveyim.Her şeye bakmadan güzel diyen bir canlı mevzu bahis burada.Ayrıca sürekli oflayıp puflar yanında.Onun tavsiye ettiği şeyleri alırsan sokağa da çıkma zaten.Asla güzel gözükemezsin çünkü.İçindeki aşırı mutasıp yanı çıkarmaya çalışır.Suzan Avcı gibi kadın olsan 2 gün de Hülya Koçyiğit'e dönersin.Hele erkek dediğin şey arkadaşsızzz olmaz...Out'un kelime anlamını uzaktan yakından bilmeyen ama sürekli bildiğini iddaa eden bir karşı cinsle UEFA,FİFA,TURKCELL SÜPER LİG nereye kadar?Kaldı ki sevgilinin yanında iğrençlik de yapamazsın.Karnını kaşıyabilir misin,bira içerken?Yani erkeksen rahatça iğrençleşme anlarını yaşayabileceğin,açık saçık saçma sapan fıkraları anlatabileceğin ve bunu normal karşılayan bir hemcinsine ihtiyacın var.Birde bu çiftler kazara size denk geldiklerinde sürekli ne kadar mutlu olduklarından bahsederler.Her şeyi  beraber yapıyor olmaları onlara büyüleyici ,olağanüstü gelir.Sürekli birbirlerini mıncırırlar sizin yanınızda.Yapış yapış vıcık vıcık mutluluk pozu ve havası atarlar.Sizin sevgiliniz yoksa bunu çok acayip karşılarlar ve size akıllarınca öğüt verirler gibi gibi gibi..
Yani normal sevgililere sözüm yok.Normalden kasıt hem sevgilisine hem arkadaşlarına vakit ayırıp normal yaşayan gözünü sevdiğim midi boy insanları.Ama diğerlerini ayırıp kurtulalım onlardan bütün insanlık olarak.Normal çiftlerin saadeti için Hülya Koçyiğit çıkar içimden ama diğerleri için olsam olsam Aliye Rona olurum...
Yazarın Norma'sı: Sevgili dediğin Samyeli ise,arkadaş dediğin Lodostur....

Anneler Murphy'i Döver

     Herkes ömründe bir kez-ki bir kezle sınırlandırılacağını hiçççç sanmıyorum-anne tembihine maruz kalmıştır.Bu tembihler o kadar farklı kategorilerde gidip gelir ki,devlet planlama teşkilatı gelse bu kadar olasılık hesaplamaz,ko verir gider.Anne dediğimiz canımızın içi canlı <3 dünyanın bizim başımıza felaket getirmek için döndüğüne inanır.Mutlaka ne kadar dikkatli olursak olalım başımıza bir iş getirmeyi başaran canlılarızdır biz çocuklar.Bu yüzden önlem alma kısmı anneye düşer.Bir kerecik olsun yedek hırka,şemsiye,para vs.vs.vs verilmeden dışarı salınan  çocuk yoktur.Havaii'ye gitsem annem Amozonlar'a gidiyormuş hissi yarattırıp şemsiye aldırır yanıma.Kaç tane çantam şemsiyeler yüzünden bel vermiştir.Neyse ki anneden gazap çektiğine inandığım bir üretici beyin,şu şemsiye mevzunu çözdü ve onları küçücük aletcikler haline getirdi ki yanımızda taşıyabiliyoruz artık rahatça."Kalemini unutma"tembihi ise,benim için çok özel bir yere sahiptir tembihler sınıfında.Okula gidiyorsam ve kalem götürmeyi akıl edemiyorsam niye okurum ki zaten,e malım okumayayım o zaman.Öbürsü gün işe giderken kendimi de unuturum ben.Ama tembihler kategorimde en özel yeri olan ve yalnızca canım annem tarafından keşfedilmiş olan bir tanesi var ki...."Logar kapaklarına dikkat et,kendini denizde bulursun maazallah." Yani buna verecek hiçbir cevabım olmamıştı ilk duyduğumda.Şimdi Spiellberg falan hikaye.Bilim kurgu dedin mi,annelere danışacaksın.Anne dediğin canlı evrende olan bütün olayların olasılık hesaplarını yapar ve asla tesadüfe yer bırakmak istemez.Logar kapağından içeri düşme ihtimalin asla kocanın,kardeşinin hatta babanın aklına gelmez.Bu annelere özgü bir davranış şeklidir.
   Doğanın annelere yardım ettiğini de düşünüyorum.Yani anneme itiraz edip şemsiye almadığım gün yağmur yağıyor.Seller akıyor,arap kızı götüyle bana gülüyor..Mikail'in annelere özel hizmeti midir bilemem ama bu böyle.Ya da annemin ısrarlarına rağmen erken çıkmayıp tam vaktinde yola çıktığımda bile trafik kitlenir falan okula geç kalırım.Günlerce kalın giyineyim,1 gün güneş sırıtsın bana ince giyinmeye başlayaym,annemin havalara güvenme tembihini duymazlıktan gelip dışarı öyle çıkayım garanti  tundra iklimine döner o hava akşamüstüne kadar.Onu yeme dediği bir şeyi yediğimde mutlaka o şey bozuk çıkar.Kızım onu oraya bırakma dediği şey mutlaka kullanılmaz hale gelir.Beğenmediği erkek arkadaş serserinin teki çıkar.Yani özetle  Murphy çekil kenara bebeğim,annem geliyor.....
Yazarın Norma'sı:Anneler bitanedir ayrıca bu da böyle biline...;)

23 Nisan 2011 Cumartesi

     Bu aralar ergen paylaşımı video gibiyim.Buram buram sitem kokuyorum.Taş atıyorum.Sevimsiz mi sevimsizim.Mantıklı bir açıklamam yok.Hürrem'in Sülüman demesi gibi.İzzet Altınmeşe'nin saçları gibi.Hülya Avşar'ın gülmesi gibi.Sibel Can'ın yanakları gibi....Tek kelimeyle sinir bozan..Bahar beni fena çarptı sanırım.Zaten bu yıl bahar denen şey Ağustos'ta falan gelecek gibi.Ocak Taklidi yapan bir Nisan ile karşı karşıyayız.Şakacı şey seni gibi sevimli atıflarda bulunamayacağım Nisan ayına.Direkt sümsüğü yapıştırasım var.