15 Aralık 2011 Perşembe

Yapma Bana Bunu :/

 Ya abi kısmetsiz miyim neyim yaa,Allah'ım her şey niye hep beni buluyor bu dünyada..Çocukları ciddi severim,çocuklar da beni severler-fazla seviyorlar lan bela gibi neyse-Buraya kadar her şey normal dimi?Bugün bir yere gittim,bir kadın yanında çocuğunu getirmiş oraya.Ve çocuk kızamık!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!Allah senin cezanı vermesin kadın,panik atak ettin beni.Çoluğu çocuğu hasta olupta-ÜSTELİK BULAŞICI HASTA OLUPTA- nasıl sepet gibi yanında taşıyorsun sen!Çocuk üstelik bütün gün etrafımda döndü durdu.İlk defa bir çocuğa kötü davrandım.Bir de inadına yanıma yanıma yaklaşıyor böyle afedersin götüm götüm dibime dibime.Çocuğuın ne kabahati var ama o anasının ....koyim ben.Nedir bu tanımadığım insanlardan çektiğim benim ya,kırmızı kırmızı iğrenç böyle lekeler :/ Ağbi 20 yaşındayım ben 20 gün sonra finallerim var benim ya bir şey olursa........(boşluğu doldurmayı size bırakıyorum)....

7 Kasım 2011 Pazartesi

Ben Bu Kış İçin Neler Seçtim?

  Dış görünüş çoğu insan için önemlidir.Bir sosyal statü simgesi olarak kullanılmasına ne kadar karşı olsam da bir insanın kıyafet stiline baktığınızda onun iç dünyasıyla ilgili ipuçları edinebilirsiniz.Tarz önemlidir.Bugün yeni yetme bir kıyafet tasarımcısı&katolog fotografçısı olarak naçizane fikirlerimi söylemek istiyorum.Evett başlayalım...
1* AYAKKABILAR:Modayı bir kenara bırakalım,gerçekten stil sahibi ayakkabılar görmek itiyorum açıkcası.Ayakkabı bir kadını kadın yapar.Evet UGG'larınız rahat olabilir ama topuklu bir ayakkabı karşınızdaki insan üzerinde bırakmak istediğiniz etkiyi arttırır.Hiç olmazsa dolgu topuk olsun!Ama topuk demişken öyle birinin ayağına yanlışlıkla bastığınızda canını çıkaracak gibi duran kalın ve kaba topuklardan bahsetmiyorum.Abartmanın alemi yok değil mi?!Ve çizmeler...Uzun-gerçekten uzun-çizmeler uzun ve ince bacaklı kızlara yakışır.Kasıklarınıza geliyorsa çizmenin üst kısmı zorlamayın bence.Bir sürü kısa ve şık bot&çizme var.Onları tercih edin.Bir de topuk olayında dikkat edilmesi gereken nokta şu;kısa boyluysanız ince ve yüksek tercih etmeyin.Boyunuzu uzatıyım derken daha kısa gösterirsiniz.Bacak boyunu kısaltır ince topuk.Onun yerine platformlu,dolgu topuk ayakkabıları tercih edin.Bu yıl saks mavisi çok moda.İddialı olmak isteyenler bu renkle göz kamaştırabilir.İnce ayaklı olanlar daha narin modelleri tercih ederken,biraz da ayak numarası büyük ve ayak tabanı geniş olanlar daha kapalı modelleri tercih etmeli.Ayrıca klişe modeller her zaman hayat kurtarırken,sıradışı modeller de iddialı olmanızı sağlar.Yenilikten korkmayın! İşte seçtiklerim:






1 Ekim 2011 Cumartesi

İstanbul Modanın Başkenti Dedin Kıvanç,Çok Biliyorsun Kıvanç,Hadi Oradan Kıvanç

 Mavi Jeans Reklamlarında şöyle bir slogan vardı,"Burası İstanbul,modanın kalbi burada atıyor"diyordu Kıvanç Tatlıtuğ.Külliyen yalan yahu,İstanbul'da gerçekten zevkli giyinen insan bulmak gerçekten zor.Bizim genellikle imaj dediğimiz ya taklittir,ya aşırı süslülüktür,ya da aşırı sadeliktir.Yani bir şekilde uçlardadır hep.Tarzımızı kendimizi hiç oluşturmayız.Bir şey moda olmasın ikrah gelene kadar onu herkeste görürsün.Nefret edersin artık o şeyden ve giyemezsin bir daha.Kıyafet çizimi yapan birisi olarak bir kaç öneride bulunmak istiyorum naçizane.
1* Yerleri süpüren süpür süpür elbiseler:Bu elbiseler kesinlikle korkunç.Yani ya da şöyle söyleyeyim,kumsalda sevgilisiyle koşan Hülya Koçyiğit değilsin,bu elbise şehir içinde giyilmez.Yazlık yerlerde giyilir kadı ki Ekim geldi yani zorlama bence.
2*UGG bot:B*ku çıkartılmış şeylerin başını çeker kendisi.Bu kadar çirkin bir bot daha görmedim.Nedir yahu o öyle tavuk paçası gibi.Ve herkeste taba rengi var.Yani pişti ola ola bir hal oldunuz.Bir lokma havaların soğumasını bekliyor UGG'lu kızlar ki giysinler bu botları.Bir de yağmurlu havada giymiyorlar mı,yahu su çeker o.Böbrek hastası olacak bir nesil yetişiyor.
3*Aşırı sadelik:Bakınız kuğu bir millet değiliz,yani İngilizlermiş efendim Ruslarmış gibi canını hoop bir kot bir t-shirt'le sokağa atınca sakil duruyor çoğu insan.Olmaz yani,bakımsız Tarzan atmayın kendinizi sokağa.Hele kadınsan,olmaz,cıks.

1 Eylül 2011 Perşembe

İstanbul

 Hiç Karaköy-Kadıköy vapuruna bindin mi?Doyasıya baktın hiç havada uçan martılara,belki ileri gitmişsindir simit bile atmışsındır.Kadıköy'ün ara sokaklarında arnavut kaldırımlarında sıçana döndün mü hiç yağmurdan?Ya da kitapçılarda belki bir Deep Purple plağı bulurum umuduyla tırtıklanmışsındır.İstiklal caddesi'nde illa ki gaza gelip bir taşkınlık yapmışssındır mesela.Herkes birkaç dakikalığına deli sanmıştır seni.Bebek Emek Kafe'yi de bilirsin belki.Az dil dökmemiştir sevgilin sana orada.Deniz göz kırpmıştır belki adalardan,bisikletinle yokuş aşağı giderken.

14 Temmuz 2011 Perşembe

Evli,Mutlu,Çocuklu...Hö?!

         George Orwell şu anda yaşasaydı ve mazallah Demet Akalın'ın "Evli Mutlu Çocukluu" şarkısını dinleme şerefine(!) nail olsaydı ,ütopyanın Allah'ı sensin Demet der,1984 tarzında ütopik bir kitap yazmazdı.İnsan hem evli hem -buraya özel dikkat!!!!-"""çocuklu"""olur da hem de nasıl mutlu olur arkadaş?
        Evlenme gibi bir gaflet ve dalalet içinde olursam ve her tarafım bilumum damat akrabalarıyla kuşatılmış olsa dahi nikah memurunun canına kastetmeye yeminim var.Ehehhe,şöyle ki ; nikah memurunu çıldırtabilirim mesela! Hayır nikah memurluğu çok veballi bir meslek.Bir de avukatlarla,muhasebecilere derler vebal alıyor diye.Bir insanı evlendirmekten daha büyük hangi vebale sokabilirsin ki bacım?Hangi mutsuz çifte rastlasam nikah memuruna ana avrat düz gidiyor.E haklı bir yerde.Hem nikah memuru olarak evli olsan ayrıı dert bekar olsan ayrı dert.Evli olsa kendi başını yakmışsın hadi neyse ulan benim başımı niye yakıyorsun.Bekar olsa hadi evlenmek çok iyi bir boktu da sen niye evlenmedin lan demezler mi adama.Derler şayet ben olsam derim.Kaypaklıktır abi bu adamların yaptığı.Bir de hayırlı bir iş yapıyorum diye gerim gerim gerilirler.Olum ne hayrı,10 yıl sonra o çiftin yanında 10 dakika kal bakıyım kalabiliyor musun.Çiğ çiğ yerler adamı.
Yazarın Norma'sı:"Ağbi ben bu yazıyı bir yere bağlayamıcağım,gayrı siz bağlarsınız.Başı güzel oldu bence.Bence yani.Öpenzi mucıx.

24 Mayıs 2011 Salı

Evlenmek İçin Alternatif(!) Nedenler

Şimdi hangi kadına sorsak nasıl birisiyle evlenmek istersin diye yakışıklı,kültürlü,zengin,karizmatik,zeki vs.vs.vs. şeyler sayacak.Cıkss kardeşim.Evlilikler bu yüzden yürümüyor işte.Bir insanda aradığın özellikleri sayarken genellemelerden uzak duracaksın.Daha özel,daha kişisel,daha kadınca ihtiyaçları sayacaksın.Mesela evleneceksem bir erkekte aradıklarım:
*Böcek öldürebilme:Bak bunun için harbi evlenilinir.Ağbicim hele ki benim gibi haşarat sınıfını görünce k*çı yanmış domuz gibi kaçanlardansanız.Bir kere artık böcek ahlakı da değişti.Eskiden sizi görünce karşılarında kaçarlardı.Cıkss artık üstünüze üstünüze geliyor bu ..mın hayvanları.Yani benim yerime böceklerle muhatap olacak,savaşa girecek bir cengaverle evlenmeyi tercih ederim evlenecek olsam.
*Kavanoz Açma:Bazı fabrikalar harbi bu kavanozları biz açamayalım,evlenmek zorunda kalalım falan diye mi yapıyor nedir,bir türlü açamıyorum o kavanozları.Kavanoz açabilen birine ihtiyaç var tabi evde.
*Yüksek yerdeki eşyaları indirme:Ben çok şükür uzun boylu bir kızım.Heryere yetiyor boyum da Türk kadınları malum max.1.65 oluyorlar.Yani yukarıdan yazlık-kışlık indirecek,üst raftan tencere verecek falan birisi lazım eve.
*Gelinlik giyme:Kardeşim gelinlik öyle bir kıyafet ki yani tek başına giymen mümkün değil.Ha manken,fotomodel falan değilsen tabi.Hani bu gelinliği giyeyim kendi kendime dolaşayım diyemezsin.Saçma olur.
*Gece dışarı çıkıp rahat rahat gezme:Hani bir nevi bodyguard gibi düşün.Sanki ünlü birisin millet senin için sana ulaşmak için çitleri,bariyerleri yıkıyormuş da sen de bu adamı koruma olarak almışsın gibi.Hem de bedavaya..;) Malum Türkiye burası ne yazık ki 2011 yılında kadınlar gece 2'de 3'te sokağa çıksa başına bir şey gelme olasılığı çok yüksek.
*Ev tamiratları:Elektirik işleri,ampül takma,musluk damlatması,çivi çakma gibi işleri yapacak birisi lazım.Ha biz kadınlar yapamaz mıyız,yaparız ama pis işler bunlar.Başkası yapsa memnun olurum ne yalan söyleyeyim.
*Gönül rahatlığı ile korku filmi izleyebilme:Korku filmi yalnız izlenmez kardeşim.Böyle korkunca koluna yapışacağın,tırnaklyacağın falan birisi olması lazım.Elaleme yapamazsın bunları.
*Her daim naz yapma:Arkadaş nazını bir yere kadar çeker.Ucunu kaçırmadan naz yapabileceğin birisi olmalı.
*Senin yerine araba kullanacak birisi:Araba kullanmayı severim.Ama Pazar günleri trafik çekilmez.Senin yerine ona buna küfredecek birisi iyi olur.Ya da tatil dönüşü falan.Yan koltukta oturup horul horul uyumak varken,bir şeyler tırtıklayıp yemek varken,gözlerini fal taşı gibi açıp yola bakmayı gecenin bir körü/ya da öğle sıcağında falan kim ister ki.Türkiye gibi trafik ve yol akışı olduğunu düşünürsek bir de.Ha tabi hafta arası elinden arabayı almayı unutmamak lazım.
*Toplum baskısı:Toplumun ne düşündüğü ile hiç ilgilenmedim hayatım boyunca ama ilgilenenler için önemli bir nokta tabi.
Yazarın Norma'sı: Tabi daha bir sürü neden var ama unutmamak lazım ki bir kadına evlenmemek için de çok süper alternatif(!)ler var.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Harry! Pick Me(!)







  • Harry'e göz koyan(Galler Prensi kendisi) kızlar topluluğuna katılmaya karar verdim.William getti elden.Artık yapacak bir şeyimiz yok.Ama içimiz rahat Kate'e gitti.E güzel kız şimdi,Allah için(züğürt tesellisi)Ama arkadaş ne şans varmış kız da ya.Hani biz Türkler deriz ya,anası Kadir gecesi doğurmuş diye.Yani onlarda Kadir Gecesi yok tabi de bunu da anası Cadılar Bayramı'nda olmadı,Paskalya da falan doğurmuştur.Bir de okulda tanımışlar.Üniversitede. Arkadaş millet prenslerle aynı okula gidiyor, bizim okul arkadaşlarımız Facebook'dan kedili video yolluyor bize. Bizim okuldakilerin tümünü toplasan değil William,William'ın ayakkabı bağıcığı bile etmez.Önümüzdeki yaz İngiltere'ye gideyim diyorum.Bildiğiniz gibi Harry'de halka çok düşkün bir çocukcağız.Üstelik hala da bekar ;)Tanışırız, kaynaşırız Harry.Seninle evleniriz Harrycik,ufak bir dükalığımız olur.Mesela Oxford Dükü olursun sen ben de Oxford Düşesi falan.Bu da yeter bana.Gözüm yok inan İngiltere Kraliçeliğinde falan.Çok tok gözlüyüm tatlım.Bizim düğün ağabeyininkinden az daha güzel olabilir mesela..Öyle saatlerce ilahi falan okumaya gerek yok.Açtık mı komparstrayı amannn afilli afilli gireriz kilise bahçesine .Sonra küçük evimizin(!) bahçesinde domates,patlıcan falan yetiştiririz.Gayet(!) sade bir     hayat olur bizimkisi! gibi gibi gibi..Bekle beni Harry,I'm coming!

Yazarın Norma'sı:Harry düğünde gözünü Kate'in kardeşi Pippa dan alamamışsın.Getirtme beni oraya.Tamam Kate evlendi bir aileden bir kişi yeter Kraliyet ailesine.Pippa'ya da noluyormuş?cıks cıks cıks...

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Scream 4'ten Beter Hediyeler

Gerçekten açık sözlü biriyimdir,hatta patavatsız olduğum bile söylenebilir.Ama bazen karşımızdakini kırmamak adına ufak tefek beyaz yalanlar söylüyoruz.Benim söylediğim beyaz yalanlar genelde bana alınan hediyeler üzerine olur.Hatta bu yalanlar öbür tarafta alehimize delil olarak kullanılacaksa cehennemde Turkish Kebap olacağım ona yanarım.Çünkü ne kadar açık sözlü olursam olayım,birisinin karşısına geçipte hediyesine laf söylemek çiğlik bence,yani olgun bir davranış değil.Hem kalp kırmayı sevmem.Hem o kişi seni düşünmüş falan öyle durumlarda var.Ayrıca zevksizse kabahat de onun değil.Zevk,estetik duygular Allah vergisi şeyler sonuçta.Allah'tan çevremdeki insanlar genelde zevklidir.Benim nelerden hoşlandığımı bilirler.Ben de hiçbir şeyi kolay beğenen biri değilimdir aslında ve herkes gerek giyim gerek ev eşyası gibi konularda oldukça zevkli olduğumu söyler ki bence de alçakgönüllü olamayacağım gerçekten zevkliyimdir.Ama bazen aldığım dehşentengiz hediyeler beni intihara sürüklüyor.Yani ben birisine hediyesini beğenmedim derken kaba olacağım korkusu taşıyorum orası tamam da karşımdaki de bu kıza bu olur mu hiç,diye hiç mi düşünmez?Yani bence hediyenin maddiyatı olmaz.Hediye düşünce işidir,düşünmek yeterli derler.Tamam kabul ama eksik.Düşünmek tamam ama doğru düşünmek lazım.Yani üzerine kafa yormak.Kimseye alelade bir hediye almam.Kendim bakarım,özenle seçerim.Ha bu kadar özendikten sonra karşındaki beğenmezse ne ala,ben elimden geleni yapayım da.Misal bugün.Bana hediye bir çanta geldi.Yani çanta olduğunu anlamam rahat bir on dakikamı almıştır .Tasarımcısını -ki bu çantayı tasarım diye nitelendirmek tasarım kavramına hakaret-gerçekten merak ettim.Korktum çantadan o derece.Acaba etrafa yanlış bir imaj mı veriyorum,benim imajım böyle mi aslında diye dehşete düştüm.Engerek yılanı desenli bir çanta(!)Hayır o çanta ile sokağa çıksam ve kaza ile Panter Emel'e falan rastlasam ya da bir PETA üyesine benim derimden çanta yaparlar.
 Bu hediye olayları zaten başlı başına bir alem.Pekte sevmem ben aslında.Al gülüm ver gülüm hesabı.Türklerde yaygın olan bir adettir:Karşındakinin sana aldığı değerde bir hediye almaya çabalarsın.Yani aslında hediyeyi sıradanlaştırır,maddi boyuta indirger ve anlamını kaçırırsın.Özelliği gider.İçinden geldiği gibi davranmazsın.Gerçekten artık yüzümde özel kaslar gelişti bu kötü hediyeler yüzünden.Suratım kakasını yapamamış bebek ifadesine bürünüyor her seferinde.Arkadaşlarımla ilgili bir sorunum yok,onların zevkleri gerçekten iyidir.Ben tanıdık-uzak akraba-komşulardan falan bahsediyorum.Ailem de zaten sağolsun nakit çıkışı yapar hediye yerine,ya da beraber gider alırız bana bir şey alınacaksa.Benim zavallı suratım ise bu kötü hediyelere henüz alışamadı ama.Bir de yalan söylediğimde domates gibi kızaran,bozaran bir insanım.Sevmem de yalanı.Anlaşılır zaten,söylemediğimden.Ama bu gibi durumlarda mecbur kalıyor insan.Misal bizim eve gelen borcamların haddi hesabı yok.Ev Şişecam fabrikası gibi oldu.Ve alınan şeye aşırı sevinç göstermeni bekliyor ya o kafası güzel arkadaş bu da beni ayrı intihara sürüklüyor.Bir de aldığı o canımmmm hediyeyi(!) ne zaman takacaksın/giyeceksin falan diye elinde kronometre ile gezen çatlaklar var.Bir bırak bakalım takarsam,giyersem her neyse bil ki beğenmişim.Yok takmıyorsam beğenmemişim,haz etmemişim,gıcık olmuşum kardeşim.Hem sen de böylece anlamış olursun.Hem de ne kadar kötü zevkli olduğunu kibar bir dille anlatmış olurum.Ruh dünyam çöktü bu kötü hediye mevzudan.Atamıyorum da ayıp diye.Ev Salı pazarı gibi oldu.Her kalitede mal var. Ne alırsan 1 milyoncu yapıp satsam mı diyorum bazen ama içim elvermiyor yine.Ama farzet ileride çok mühim biri oldum.Eşyalarımdan müze yaptılar.Benim gerizekalı torun da o engerek desenli çantayı atmadığımdan falan evde buldu,seviyorum sanıp müzeme falan koydu.Aneeemm rezalete bak.Vallahi mezarımda ters dönerimm..Zombi olur geri gelirim.Sen git yıllarca moda ikonası ol,Audrey Hepburn'den Yıldız Tilbe'ye dönsün imajın ölünce.Yok vallahi olmaz.En iyisi atayım ben bunları,napıyım vicdan micdan.Öldükten sonra rezil olmakta var bu işin sonunda.
Yazarın Norma'sı:Bırakalım bu hediye-mediye işlerini.Gerçekten dünya kötü hediyelerle daha kötü...;)

Bien que je ne veux pas de toi à mes côtés n'auront pas la Tour Eiffel

Je dois avoir fait une énorme faveur...Parce que Dieu est digne de vous m'avez vu.Prenez bien soin de mon corps est de me dire là encore.Ce n'est donc pas une parole.Je sais que, même je peux sentir au fond de mon coeur.Je me connais je ne regarde pas bon pour votre important."Je ne t'ai jamais quitté par la suite," je t'aime dire.Je m'en tiens à moi, si demandé.. Cela me donne une confiance, afin que vous ne pouvez pas deviner."Vous pouvez être heureux tous les« je t'aime dire.Le bonheur heureux que vous faites et qu'il constitue une grande partie de sa vie.J'ai aussi fait une dépendance, "Je t'aime dire.Pourrait atteindre cet objectif, je m'aime."Tout être humain est un pays, son cœur s'ouvre ambassade.plus belle place du pays, vous dites que vous aimez mon ambassade.Même si quelqu'un est jaloux de moi bref je sais, je t'aime moi le désir de partager avec quelqu'un d'autre.Parce que je vous suis, je partage avec quelqu'un d'autre.Chaque matin, je l'aime karşılamanı visage souriant.Ces gens ne peuvent pas voir un visage de la peur.Je tiens à vous dire beaucoup de foi, j'ai peur de dire quelque chose d'autre.La seule raison de peur de perdre sa peur d'aimer quelqu'un à mort.Love sur son travail depuis le début, peut-être à cause de la perte de quelqu'un vient à moi plus facile.J'ai peur de perdre le.Je ne sais pas comment était la vie avant que je ne.Je ne me souviens.Je n'ai jamais vu tant d'amour.Stand by me, s'il vous plaît.Je sais que tu aimes mon sourire.J'aime bien aussi le vôtre.Mais je ne se soucient pas de l'amour de ton amour, après avoir vu quelqu'un d'autre.Un jour, si je dois go-go-ne m'oublie pas.Ils ça veut dire de tout mon cœur. Je sais que vous aimez mes yeux,J'ai toujours envie de regarder mes yeux,Prends soin de toi .. C'est important pour moi.J'aime me vaut mieux important pour vous de regarder.Je t'aime, aime-moi vous le souhaitez....

5 Mayıs 2011 Perşembe

Sabah 06.56 Trenine Sen Koşa Koşa Yetişirken Benim Ayağım Takıldı Şekerim Ya

Aşk Tesadüfleri Sever filmini izlediğimde ciddi umutlanmıştım ben.Tesadüflere falan inanır gibi olmuştum.Hatta bu tesadüflerin hayatının aşkını getireceğine filan.Her sabah aynı trene biniyorum ben.İlk başlarda bu rastlantı iken sonra olmamaya başladı :) Bilerek 06.56 trenine yetişmek için  çabalamaya falan  başladım.Nedeni tahmin ettiğiniz gibi tabi.Her sabah aynı ve bana gülümseyen o doğa harikasını! görmek için bittabi.Eylül ayı falandı geçen sene.Akşamüstü tren bekliyorum istasyonda eve dönmek için.Bir grup gencin içerisinde bir tanesi bana gülümsedi.Ama ben böyle gülümseme görmedim.Aman aman..Yani okuldan dönüyorum diye kafa da integraller falan uçuyor tabi.Ben bunu hayal sandım ilk başta.Tabi dönüşte trende çocuğun hangi istasyonda indiğini gördüm.Şansa bakın ki aramızda 1 istasyon varmış...;) Ama yani ona bir daha rastlama ihtimalimi aklımın kenarından geçirmedim.Tesadüfe bakın ki sabah canım 06.56 trenine bindim,2 istasyon sonra trene kim bindi dersiniz?! :D Şaka mısın çocuğum sen diyecektim.Çocuğun tüm sevimliliğine rağmen aşktan ağzı yanmış ve o günlerde eski aşkıma sinirli olmamdan dolayı çocuğa ters ters baktım her gün.O yılmadı.Her gün güzel tebessümüyle falan baktı bana.Bir de işin komiği 2 metrobüs değiştirmeme rağmen onun da yolu aynı yere gidiyor sanırım benimle geliyor ve ben çocuğa sapık muamelesi bile yaptım yılmadı.Resmen sabrını deniyordum.Hayır çocuk nasıl desem insan değil.Üst -baş ,hal -tavır,ayrıca o da üniversiteli anladığım kadarıyla....Ve ben o aptal Eros'un bana daha önce ettiği saçmalıkları göz önüne alarak belki de hayatımın aşkını ciddi ciddi kaçırdım.Çünkü sınavlardı,okuldu derken 2 aydır aynı trene binmedim ve sanırım çocukta artık pes etmiş olacak ki şu an meydan da yok.Yani gitti bolunun pazarı sür eşşeği Niğde'ye oldu gene anlayacağınız.Bir ara ciddi ciddi Bülent Ortaçgil'den "Eylül Akşamı"nı bile mırıldandım.Hani sabah 07.30 vapuruna sen koşa koşa yetişirken..olan dizesini ezberledim ama bizim iş kaldı gene.
Yazarın Norma'sı:Şekerim aşk tesadüfleri sever mi bilmem ama her defasında ağzımıza s*çmayı çok seviyor onu bilir onu söylerim ben....

Yarım Ekmek Aşklara

  İlişki denen şey zaten zor,onun yarım kalmışı daha da zor.Hatta en kötüsü yarım kalan ilişkidir.İçimizde tamamlamaya kalkıştığımızda bambaşka bir şeye dönüştürürüz.Kaybetme korkusu da eklenince olmayacak anlamlar yükleriz,abartıkça abartır,adeta ilahlaştırırız.Aşk gibi saçma sapan bir yola saparız.Şunu da unutmayın ki:Başlamak bitirmenin yarısıdır.Birisini yolda gördük beğendik diyelim,onu bir daha "görememe ihtimali"miz varsa o insanı hayatımızın aşkı sanırız.Çünkü hepimizin aklında aşk imkansızdır,zordur,meşakkatlidir.Hayır.Hiçte öyle değil,aşkı sevimsizleştiren,onu zora sokan insanoğludur.Daha doğrusu insanların beynidir.İnsanların büyük aşkım,hayatımın aşkı diye tabir ettikleri insanlar,hep ya kendilerinden büyüklerdir,ya arkadaşlarıdır,ya akrabalarıdır,ya statü olarak kendilerinden üstün kişilerdir.Çünkü toplumların tabularına yenilmek istemez kimse,bunu aşmaya çalışır.Özellikle tabuların derin ve fazlaca olduğu yerlerde böyledir.İnsanlar yaşadıklarını değil yaşayamadıklarını aşk sanır,peşinden koşar.Akıntıya kürek çeker.Tabular çekicidir,cezbeder insanı.Kendinden çok büyük birine aşık olursun,bilirsin sen o insan için çocuksundur,bakmaz sana.İşin özünde insanoğlunun mazoşistliği yatar aslında.Ya da arkadaşına aşık olduğunu sanırsın.En yakınındadır,ama aşık olsan onu kaybedeceğini bilirsin.Bu yüzden caziptir işte.Ya da gider patronununa aşık olursun,ya da yakın bir akrabana.Senden kaçan,senden nefret eden vb.insanlara aşık olmak insanın yapısında var.Önemli olan bunu gerçek aşklardan ayırmak,hayatını bu yolda feda etmemek...
Yazarın Norma'sı:Yarım kalan yarım kalsın bırak,zaten tamamlanacak olsa çoktan tamamlanırdı...Yarım olan tamamlanınca bir bütün olmayacak,sıradanlaşacak farkında değilsin....

3 Mayıs 2011 Salı

Eros-Murphy Ortak Yapımı

Öbür dünyada yaşadığımız mutlu aşklara göre hesaba çekilseydik ben direkt cehenneme direk olurdum,cehennemde kombine biletim olurdu.Hem de en ateşli yerinden,zebani manzaralı....Olmuyor kardeşim.Ne yapsam Eros denen i*ne bir çelme takıyor bana.Birisi beni sevsin diyelim,hadi diyorum şu iyimiş ben de mi sevsem onu falan.İlla ya o insanın başına bir şey geliyor,ya uzak bir yere tayini çıkıyor,ya da benden vazgeçiyor kapımda köle olan insan.Yani bir insanı önemsemediğimde o insan bana deli divane oluyor ama önemser gibi olsam azıcık o insan pufff!!! yok oluyor.Evren benimle dalga geçiyor sanki.Bu işler Murphy denen herifle o Eros denen kanatlı p*ştun ortak işi biliyorum.İkisi elele vermiş benimle uğraşıyorlar.Kendi işiniz bakın oğlum.Sen Eros denen pislik,minnacık sakızdan medet umuyorsun,Murphy lan senin de kendine faydan yok.Göya kanunların var.Var da kime faydası var kanunlarının?Kendi işinize bakın.
 Ha bir de ben onu bilir onu söylerim.Bir insan onu önemsemediğinde sana tapıyor kardeşim.Ne arızalı bir ırkız.Niye insanlar böyle?Yani bırak karşındaki sana gelsin,defet..Hele karşında erkek denen canlı varsa..Aman aman...
Yazarın Norma'sı:Kardeşim,aşka inanma,aşksız da kalma.Eros'u sittir et,görüyorsun kendine faydası yok ki...

27 Nisan 2011 Çarşamba

Küçük Yuvarlakları Karalamaca:Kısaca ÖSS de diyorlar

Sınavlardan hayatım boyunca nefret etmişimdir.Bu ilkokulda 4 basamakları çarpma sınavından lise sonda integral almaya kadar böyle devam etti.Hele ki büyük büyük(!) sınavlar:Liseye giriş sınavları(adı şimdi ne bilmiyorum,sürekli değiştiği için),YGS'ler LYS'ler falan,sonracıma ALES gibi gibi gibi..Hayır bu sınavların yapılış nedeni kadar yapılış şekli de komiktir.Eşşek kadar kızlara/oğlanlara "Yuvarlağın dışına taşırma"denir ve koca koca puntolarla her yerine yazılmış olur optik formların mesela.S*çıyor muyuz sanki.?Taşsa nolacak?Ben onu dolduramıyorsam milleti nasıl ameliyat edeceğim?Lise sona gelmiş adama yaptıkları muameleye bak!Optik formu doldurmak soruyu cevaplamadan öne geçmiş durumdadır.Yani nasıl bir güvensizliktir bu?Bu sınavlar bilgi ölçme falan değil,bildiğin küçük yuvarlakcıkları doldurma sanatı.1 yıl el sanatlarına falan gitmen lazım(!)
Şu da bir gerçek ki optik form bir çok öğrencinin de hayatını kurtarmıştır.Ebeveynlerden korunma klavuzu gibidir optik form."Taşırmışım","Ayy kaydırmışım,tüh hepsini de biliyordum" gibi sayko ve herkesçe bilinen yalanlar yine de ebeveynlere karşı her zaman işe yarar.
Yazarın Norma'sı:Benim için üniversite sınavları bayağı geride kaldı ama girecek arkadaşlara başarılar ve sınav kolaysa cidden kaydırmayın ;) ama zorsa siz hepsini cevaplayabilmiş olun da sonuçlar gelince kaydırmışım dersiniz.Yutucak birileri illa ki vardır ;)

26 Nisan 2011 Salı

İçimdeki Hülya Koçyiğit Aliye Rona Oldu(!)

Gerçekten bazı sevgililer su götürmez şekilde iticiler.Yani yapışık doğmuşlar desem Tanrı'nın insanlara böyle bonuslu bir ceza vereceğini sanmadığımdan,ayrı ayrı doğdukları kanısına varıyorum.İki insan hiç mi birbirinden ayrılmaz arkadaş?Metin Akpınar-Zeki Alasya,Behzat Uygur-Süheyl Uygur bile ayrıldı ha gayret bunları da tek tek görürüz diye umut beslediğim çiftlerin hepsi hala sevgili.Yani sevgilisi olan arkadaşlarını satıyor direkt.Ha biz içimizden "dönersin yavrum eninde sonunda kucağımıza"demiyor muyuz,diyoruz tabi ki.Ama yapılan davranış insana koyuyor.Birbirinizden sıkılacaksınız 2 gün sonra düşeceksiniz ocağımıza ama..ama işte.Bir kere kadın dediğin canlı zaten elbet geri döner arkadaş ortamına.Didem'in çıktığını,Ahmet'in ayrıldığını merak eder eninde sonunda.Dayanamaz,içi elvermez.Kıvanç Tatlıtuğ'la evli olsa,aklı Didem'inkini çekiştirmede kalır.(Neyse Kıvanç dedikte olmadı o,o hariç yakışıklı bir şey düşünün işte:)Alışveriş dediğin şey mesela bir erkekle nasıl yapılır gözünü seveyim.Her şeye bakmadan güzel diyen bir canlı mevzu bahis burada.Ayrıca sürekli oflayıp puflar yanında.Onun tavsiye ettiği şeyleri alırsan sokağa da çıkma zaten.Asla güzel gözükemezsin çünkü.İçindeki aşırı mutasıp yanı çıkarmaya çalışır.Suzan Avcı gibi kadın olsan 2 gün de Hülya Koçyiğit'e dönersin.Hele erkek dediğin şey arkadaşsızzz olmaz...Out'un kelime anlamını uzaktan yakından bilmeyen ama sürekli bildiğini iddaa eden bir karşı cinsle UEFA,FİFA,TURKCELL SÜPER LİG nereye kadar?Kaldı ki sevgilinin yanında iğrençlik de yapamazsın.Karnını kaşıyabilir misin,bira içerken?Yani erkeksen rahatça iğrençleşme anlarını yaşayabileceğin,açık saçık saçma sapan fıkraları anlatabileceğin ve bunu normal karşılayan bir hemcinsine ihtiyacın var.Birde bu çiftler kazara size denk geldiklerinde sürekli ne kadar mutlu olduklarından bahsederler.Her şeyi  beraber yapıyor olmaları onlara büyüleyici ,olağanüstü gelir.Sürekli birbirlerini mıncırırlar sizin yanınızda.Yapış yapış vıcık vıcık mutluluk pozu ve havası atarlar.Sizin sevgiliniz yoksa bunu çok acayip karşılarlar ve size akıllarınca öğüt verirler gibi gibi gibi..
Yani normal sevgililere sözüm yok.Normalden kasıt hem sevgilisine hem arkadaşlarına vakit ayırıp normal yaşayan gözünü sevdiğim midi boy insanları.Ama diğerlerini ayırıp kurtulalım onlardan bütün insanlık olarak.Normal çiftlerin saadeti için Hülya Koçyiğit çıkar içimden ama diğerleri için olsam olsam Aliye Rona olurum...
Yazarın Norma'sı: Sevgili dediğin Samyeli ise,arkadaş dediğin Lodostur....

Anneler Murphy'i Döver

     Herkes ömründe bir kez-ki bir kezle sınırlandırılacağını hiçççç sanmıyorum-anne tembihine maruz kalmıştır.Bu tembihler o kadar farklı kategorilerde gidip gelir ki,devlet planlama teşkilatı gelse bu kadar olasılık hesaplamaz,ko verir gider.Anne dediğimiz canımızın içi canlı <3 dünyanın bizim başımıza felaket getirmek için döndüğüne inanır.Mutlaka ne kadar dikkatli olursak olalım başımıza bir iş getirmeyi başaran canlılarızdır biz çocuklar.Bu yüzden önlem alma kısmı anneye düşer.Bir kerecik olsun yedek hırka,şemsiye,para vs.vs.vs verilmeden dışarı salınan  çocuk yoktur.Havaii'ye gitsem annem Amozonlar'a gidiyormuş hissi yarattırıp şemsiye aldırır yanıma.Kaç tane çantam şemsiyeler yüzünden bel vermiştir.Neyse ki anneden gazap çektiğine inandığım bir üretici beyin,şu şemsiye mevzunu çözdü ve onları küçücük aletcikler haline getirdi ki yanımızda taşıyabiliyoruz artık rahatça."Kalemini unutma"tembihi ise,benim için çok özel bir yere sahiptir tembihler sınıfında.Okula gidiyorsam ve kalem götürmeyi akıl edemiyorsam niye okurum ki zaten,e malım okumayayım o zaman.Öbürsü gün işe giderken kendimi de unuturum ben.Ama tembihler kategorimde en özel yeri olan ve yalnızca canım annem tarafından keşfedilmiş olan bir tanesi var ki...."Logar kapaklarına dikkat et,kendini denizde bulursun maazallah." Yani buna verecek hiçbir cevabım olmamıştı ilk duyduğumda.Şimdi Spiellberg falan hikaye.Bilim kurgu dedin mi,annelere danışacaksın.Anne dediğin canlı evrende olan bütün olayların olasılık hesaplarını yapar ve asla tesadüfe yer bırakmak istemez.Logar kapağından içeri düşme ihtimalin asla kocanın,kardeşinin hatta babanın aklına gelmez.Bu annelere özgü bir davranış şeklidir.
   Doğanın annelere yardım ettiğini de düşünüyorum.Yani anneme itiraz edip şemsiye almadığım gün yağmur yağıyor.Seller akıyor,arap kızı götüyle bana gülüyor..Mikail'in annelere özel hizmeti midir bilemem ama bu böyle.Ya da annemin ısrarlarına rağmen erken çıkmayıp tam vaktinde yola çıktığımda bile trafik kitlenir falan okula geç kalırım.Günlerce kalın giyineyim,1 gün güneş sırıtsın bana ince giyinmeye başlayaym,annemin havalara güvenme tembihini duymazlıktan gelip dışarı öyle çıkayım garanti  tundra iklimine döner o hava akşamüstüne kadar.Onu yeme dediği bir şeyi yediğimde mutlaka o şey bozuk çıkar.Kızım onu oraya bırakma dediği şey mutlaka kullanılmaz hale gelir.Beğenmediği erkek arkadaş serserinin teki çıkar.Yani özetle  Murphy çekil kenara bebeğim,annem geliyor.....
Yazarın Norma'sı:Anneler bitanedir ayrıca bu da böyle biline...;)

23 Nisan 2011 Cumartesi

     Bu aralar ergen paylaşımı video gibiyim.Buram buram sitem kokuyorum.Taş atıyorum.Sevimsiz mi sevimsizim.Mantıklı bir açıklamam yok.Hürrem'in Sülüman demesi gibi.İzzet Altınmeşe'nin saçları gibi.Hülya Avşar'ın gülmesi gibi.Sibel Can'ın yanakları gibi....Tek kelimeyle sinir bozan..Bahar beni fena çarptı sanırım.Zaten bu yıl bahar denen şey Ağustos'ta falan gelecek gibi.Ocak Taklidi yapan bir Nisan ile karşı karşıyayız.Şakacı şey seni gibi sevimli atıflarda bulunamayacağım Nisan ayına.Direkt sümsüğü yapıştırasım var.

22 Şubat 2011 Salı

Ağustos Böceği İle Karınca

Ağustos böceği ile karınca :))
Yaz zamanı karınca gece gündüz ağır çalışırken ağustos böceği vur patlasın çal o...ynasın şarkı türkü söyleyip takılmış. Hikâyemiz gereği tabi kış gelmiş, karınca sıcacık evinde afiyet içinde yaşıyorken bir gün kapısı çalmış. Bakmış ağustos böceği.
Tamam demiş, yaz boyunca saz çaldın şimdi aç kaldın ve benden yemek istemeye geldin değil mi? Saz çalacağına biraz çalışmış olsaydın böyle aç kalmazdın.
Ağustos böceği de "yo. Yanlış anladın’’ demiş. Biz yaz boyunca saz çalınca, ayıptır söylemesi biraz para yaptık da. Hatta meşhur da oldum, şimdi Avrupa turnesine çıkıyorum. Belki oralardan istediğin bir şeyler vardır, diye sormaya geldim" demiş.
Karınca bir bakmış ağustos böceğinin hiç öyle aç bir hali yok.
Üzerinde bir kürk var, arkada da kocaman bir limuzin, önünde şoförü ile onu bekliyor.
"yok, bir şey istemiyorum" demiş. "ama Fransa’ya uğrayacaksın değil mi?"
—Evet"
-"iyi o zaman" demiş, karınca "Paris’e gidince orada La Fontaine diye biri var, onun yüzüne bir tükür benim için, oldu mu?":)

17 Şubat 2011 Perşembe

Dolmuş Dolmamış

 Dolmuş diye bir gerçek var bu ülkede.He bir de minibüsss.Bunlarda g.tüne bir yer buldun mu sevineceksin.Çünkü buralarda difüzyonla akış sağlanıyor,nefes almak mümkün değil.Bir de benim gibi "inecek varrğğ"diyemiyorsan ayvayı yedin arkadaşım.Bir gün minibüsteyim.Şöför nası berbat bir insan anlatamam.Aynadan artistik bakışlar falan atıyor,gözlerini kırpıştırıyor falan hem manyak hem sapık.Bir de Ferhat Göçer hayranı sanırım gelene kadar "Cennet"başta olmak üzere albümü zorla dinlettirdi bizlere.Bir de en öndeyiz bize muavin muamelesi yapıyor.Zaten minibüs ve dolmuşlarda bu var.Arkaya muhakkak bir yaşlı teyze biner.Sana sesini duyuramayacağını zannedip bir de omzuna işaret parmağı suretiyle "delme"işlemi yapar.Zanneder ki sesinin çıkmayışı ile parmağının bastırması doğru orantılı."Huhuhu teyze matkabı diyorum Bauhaus'tan mı aldın?Omzunda adeta çukur açar,utanmasa inşaata başlar."Şunu uzatıversene"diye mazlum sesini de takınır.Sanki uzatıvermezsen dünyanın en adi insanı olacakmışsın düşüncesi saklıdır o minnacık cümlenin içerisinde.Bu bir rica değil emirdir adeta.Bu yaşlı teyzeler inecekleri yeri 10 sn önceden farketmezler.Şöföre malum olduğunu zannederler.Gidecekleri yerin tam önünde farkederler "Ayy kaçtı benzinciiiii"gibi ciyak ciyak bağrınırlar.Şöföre hitaben:"Ayy niye durmadıığnn"diye sitemlerde bulunurlar lakin şöförden "hasta etme insanı"vs gibi cümlerlele karşılaşınca da "bıçaklanma" korkusuyla o dilleri tötlerine kaçar.Çünkü bu yaş grubuna göre herkeste bıçak,çakı vb. vardır ve herkes potansiyel katildir onlar için."Gençlik"almış başını gitmiştir,onlar için korkutucudur.Şöförlerin müzik anlayışlarının ise en  ubersoniği olsa olsa Ferhat Göçer'dir.Zorlamayacaksın."Kulaklık" diye bir şey icat edilmiş ve bireysel müzik vs.dinlenmeye başlandıysa sırf bu yüzdendir.Tamamen bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.Eğer kulaklığını kaza ile evde unuttuysan.....Fresh bir vaziyette neşeli,hayat dolu bindiğin o araçtan potansiyel katil olabilecek şekilde inersin.Araçta çalan şarkılar hep dramatiktir."Hay ben bu dünyanın ebesine..."haline gelirsin.Herkes her şey adeta sana karşıdır.Bir de ben inicem diyemeyen insanlar var ya.Bazen şöföre göre ben de bu tavrı takınabiliyorum.Sanki inmeyi talep etmek suçmuş gibi davranıyorlar çoğu zaman."Otur lan g*tünün üstüne son durağa kadar gitsen gebermezsin ya" imajıdır aslında o.Senin orada burada inmen fuzulidir şöför için.Hepimizin gönül rahatlığıyla "inecek varğğ"diye bağırabildiği günler gelsin Yarebbim,Amin :)

Öldüm mü La Ben?

 Okul yolundan dönüyorum dün.Yanımda annemde var.Biri hayvan gibi çarptı yanımdan geçerken.Tam "höst öküz"diyecektim ki eleman yanımdan uçarcasına geçti."Hassttttannnee bu ne lan"(Şok 1) "Tövbe estafurullah bu nası bir şey."(şok 2).Öldüm zanneetim .Herif Azrail gibi resmen.Yere kadar uçuşan bir deri ceket.Saçlar bele kadar.Boy desen ben ki uzun boyluyum yanında kısacık  kaldım.Herif Matrix tadında uçuşa uçuşa gidiyor.Hayır bir de erkekler de uzun saç severim dedim heralde bana da bu şekil gözüktü.Bir de o kadar koca yolda geldi bana çarptı ve herifi kimse farketmiyor.Hahh kızım dedim gittingidiyorsun.Baktım millet bu ne tuhaf bir tip deyip de dönüp bakmıyor.Ki bizim millet bakar yani ama bu sefer bakmayacağı tuttu.Zaar dedim sırf  bana gözüküyor bu.Tırsarak annemi dürttüm."A-aanne şu adamı görüyor musun?Ne tuhaf bir tipi var dimi?"Annem:"Hangi adamı?" (s.çış 1)"?????Şu adamı işte"Annem:"he evet o ne ya öyle"(ohh beaaa sırf ben değilmişim,ama ya ikimizi de almaya geldiyse bu,baksana kimse bakmıyor herife?!!Anneeeemm"Sonra bu zibidi gitti gitti gitti,karşıdan karşıya geçerken döndü bana artistik bir bakış daha attı.(s.çış 2)"Heh dedim ,'İşte heh noldu kızımm alıcam paçanı aşşağıı zebanilere öğlen yemeği yapıcam seni'demek istedi bana"Sonra biraz daha dikkatli baktım lan bildiğin EMO bu.S*çtığımın çocuğuna bak sen,beni korkutmaya ne hakkın var la senin.Gözleri boyamış da boyamış kapkara.Sanki gömmüşün mezara 1 hafta kalmış,sonra çıkarmışşsın gibi.Dişler sapsarı pis şey.Vallahi sizin ananıza babanıza yazık.Seni varya yakalasaydım sümsüğü yiyecektin benden de neyse!!!

15 Şubat 2011 Salı

Aşk Tesadüfleri Sever

 Uzun zamandır ilk defa sinemadan belli bir doyuma ulaşmış olarak ayrıldım.Ben kaderci biri değilimdir."Tesadüflere" inanırım ama.Yaşadım çünkü.Ama bu film beni gerçekten kadere inandırdı."Olamaz mı,olabilir..."cümlesi çok vurucu aslında.Bu dünyada hepimiz için yaratılımış bir insan var olması fikrine inancım sonsuz.Bu insanı kaç kez teğet geçtik kim bilir,ama bir gün hayatlarımız iki doğrunun tek bir noktada kesişmesi gibi kesişecek.Filmler genelde burada biter,gerçek aşkı bulursun ve "The End"Peki ya sonra?Her aşk mutlu bitmeli illa diye bir kural koymuştu Türk Sinemacıları.Aşıklara acı çektirip çektirip eninde sonunda birleştiriyorlardı.Ama bu film farklı işte.Tabi ki sonunu söylemeyeceğim.
 Bir kere filmin girişinde seçilmiş müzik çok özeldi.Zaten filmin genelinde seçilen müzikler,şarkılarda geçen sözler sanki o an yaşanılan sahneler için önceden bilinip yazılmış gibiydi.Yani filmin müzikleri tabir yerindeyse "cuk"diye oturmuştu.Özellikle son çalan Şebnem Ferah-Hoşçakal şarkısı.İçindeki sözler final sahnesinde yaşanılan olayları şiirsel bir üslupla anlatıyordu.Oyuculara gelince.Mehmet Günsür ve Belçim Bilgin birbirini tamamlamış adeta.Ben bu filmde Belçim Bilgin'e hayran kaldım.Gerçekten başka yerlerde sık sık izlemek isteyeceğim bir yüz.Bana farklı geldi.Mehmet Günsür'e zaten hayranım.Şu an ekranlarda tek hayran olduğum aktör.Bir kere böyle bir film için ideal bir yüz.Farklı bir imajı var ve bu imaj etkileyici.Özellikle filmde 18'li yaşlarda ki halinde sanki gerçekte de o yaşta gibiydi.Ayda Aksel,Altan Erkekli,Şebnem Sönmez ve Hüseyin Avni Danyal adeta dört yapraklı yonca gibiydiler.Yıllardır çok severek takip ettiğim isimlerdi...Filmde tek dikkatimi çeken bu isimlerin gençlik yıllarında çocuklar için biraz büyük kaldıkları.Yani Özgür ve Deniz'in çocukluklarında yani 70'li,80'li  yıllarda anneler daha genç çocuk sahibi olurlardı.Yiğit Özşener de Burak karakteri için uygundu bence.Mekanlara gelince mekanlar karakterlerle uyumu yakalamış.Örneğin Özgür karakterinin evi.Kişiliğinin bir kopyası gibiydi.
    Film Türk sinemasında şu ana kadar izlediğim en iyi filmlerden biriydi.Finalinde klişeleşmişlikten uzaklaşması da ayrıca hoşuma gitti.Filmde emeği geçen herkesi kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.