İlişki denen şey zaten zor,onun yarım kalmışı daha da zor.Hatta en kötüsü yarım kalan ilişkidir.İçimizde tamamlamaya kalkıştığımızda bambaşka bir şeye dönüştürürüz.Kaybetme korkusu da eklenince olmayacak anlamlar yükleriz,abartıkça abartır,adeta ilahlaştırırız.Aşk gibi saçma sapan bir yola saparız.Şunu da unutmayın ki:Başlamak bitirmenin yarısıdır.Birisini yolda gördük beğendik diyelim,onu bir daha "görememe ihtimali"miz varsa o insanı hayatımızın aşkı sanırız.Çünkü hepimizin aklında aşk imkansızdır,zordur,meşakkatlidir.Hayır.Hiçte öyle değil,aşkı sevimsizleştiren,onu zora sokan insanoğludur.Daha doğrusu insanların beynidir.İnsanların büyük aşkım,hayatımın aşkı diye tabir ettikleri insanlar,hep ya kendilerinden büyüklerdir,ya arkadaşlarıdır,ya akrabalarıdır,ya statü olarak kendilerinden üstün kişilerdir.Çünkü toplumların tabularına yenilmek istemez kimse,bunu aşmaya çalışır.Özellikle tabuların derin ve fazlaca olduğu yerlerde böyledir.İnsanlar yaşadıklarını değil yaşayamadıklarını aşk sanır,peşinden koşar.Akıntıya kürek çeker.Tabular çekicidir,cezbeder insanı.Kendinden çok büyük birine aşık olursun,bilirsin sen o insan için çocuksundur,bakmaz sana.İşin özünde insanoğlunun mazoşistliği yatar aslında.Ya da arkadaşına aşık olduğunu sanırsın.En yakınındadır,ama aşık olsan onu kaybedeceğini bilirsin.Bu yüzden caziptir işte.Ya da gider patronununa aşık olursun,ya da yakın bir akrabana.Senden kaçan,senden nefret eden vb.insanlara aşık olmak insanın yapısında var.Önemli olan bunu gerçek aşklardan ayırmak,hayatını bu yolda feda etmemek...
Yazarın Norma'sı:Yarım kalan yarım kalsın bırak,zaten tamamlanacak olsa çoktan tamamlanırdı...Yarım olan tamamlanınca bir bütün olmayacak,sıradanlaşacak farkında değilsin....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder