22 Şubat 2011 Salı

Ağustos Böceği İle Karınca

Ağustos böceği ile karınca :))
Yaz zamanı karınca gece gündüz ağır çalışırken ağustos böceği vur patlasın çal o...ynasın şarkı türkü söyleyip takılmış. Hikâyemiz gereği tabi kış gelmiş, karınca sıcacık evinde afiyet içinde yaşıyorken bir gün kapısı çalmış. Bakmış ağustos böceği.
Tamam demiş, yaz boyunca saz çaldın şimdi aç kaldın ve benden yemek istemeye geldin değil mi? Saz çalacağına biraz çalışmış olsaydın böyle aç kalmazdın.
Ağustos böceği de "yo. Yanlış anladın’’ demiş. Biz yaz boyunca saz çalınca, ayıptır söylemesi biraz para yaptık da. Hatta meşhur da oldum, şimdi Avrupa turnesine çıkıyorum. Belki oralardan istediğin bir şeyler vardır, diye sormaya geldim" demiş.
Karınca bir bakmış ağustos böceğinin hiç öyle aç bir hali yok.
Üzerinde bir kürk var, arkada da kocaman bir limuzin, önünde şoförü ile onu bekliyor.
"yok, bir şey istemiyorum" demiş. "ama Fransa’ya uğrayacaksın değil mi?"
—Evet"
-"iyi o zaman" demiş, karınca "Paris’e gidince orada La Fontaine diye biri var, onun yüzüne bir tükür benim için, oldu mu?":)

17 Şubat 2011 Perşembe

Dolmuş Dolmamış

 Dolmuş diye bir gerçek var bu ülkede.He bir de minibüsss.Bunlarda g.tüne bir yer buldun mu sevineceksin.Çünkü buralarda difüzyonla akış sağlanıyor,nefes almak mümkün değil.Bir de benim gibi "inecek varrğğ"diyemiyorsan ayvayı yedin arkadaşım.Bir gün minibüsteyim.Şöför nası berbat bir insan anlatamam.Aynadan artistik bakışlar falan atıyor,gözlerini kırpıştırıyor falan hem manyak hem sapık.Bir de Ferhat Göçer hayranı sanırım gelene kadar "Cennet"başta olmak üzere albümü zorla dinlettirdi bizlere.Bir de en öndeyiz bize muavin muamelesi yapıyor.Zaten minibüs ve dolmuşlarda bu var.Arkaya muhakkak bir yaşlı teyze biner.Sana sesini duyuramayacağını zannedip bir de omzuna işaret parmağı suretiyle "delme"işlemi yapar.Zanneder ki sesinin çıkmayışı ile parmağının bastırması doğru orantılı."Huhuhu teyze matkabı diyorum Bauhaus'tan mı aldın?Omzunda adeta çukur açar,utanmasa inşaata başlar."Şunu uzatıversene"diye mazlum sesini de takınır.Sanki uzatıvermezsen dünyanın en adi insanı olacakmışsın düşüncesi saklıdır o minnacık cümlenin içerisinde.Bu bir rica değil emirdir adeta.Bu yaşlı teyzeler inecekleri yeri 10 sn önceden farketmezler.Şöföre malum olduğunu zannederler.Gidecekleri yerin tam önünde farkederler "Ayy kaçtı benzinciiiii"gibi ciyak ciyak bağrınırlar.Şöföre hitaben:"Ayy niye durmadıığnn"diye sitemlerde bulunurlar lakin şöförden "hasta etme insanı"vs gibi cümlerlele karşılaşınca da "bıçaklanma" korkusuyla o dilleri tötlerine kaçar.Çünkü bu yaş grubuna göre herkeste bıçak,çakı vb. vardır ve herkes potansiyel katildir onlar için."Gençlik"almış başını gitmiştir,onlar için korkutucudur.Şöförlerin müzik anlayışlarının ise en  ubersoniği olsa olsa Ferhat Göçer'dir.Zorlamayacaksın."Kulaklık" diye bir şey icat edilmiş ve bireysel müzik vs.dinlenmeye başlandıysa sırf bu yüzdendir.Tamamen bu ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır.Eğer kulaklığını kaza ile evde unuttuysan.....Fresh bir vaziyette neşeli,hayat dolu bindiğin o araçtan potansiyel katil olabilecek şekilde inersin.Araçta çalan şarkılar hep dramatiktir."Hay ben bu dünyanın ebesine..."haline gelirsin.Herkes her şey adeta sana karşıdır.Bir de ben inicem diyemeyen insanlar var ya.Bazen şöföre göre ben de bu tavrı takınabiliyorum.Sanki inmeyi talep etmek suçmuş gibi davranıyorlar çoğu zaman."Otur lan g*tünün üstüne son durağa kadar gitsen gebermezsin ya" imajıdır aslında o.Senin orada burada inmen fuzulidir şöför için.Hepimizin gönül rahatlığıyla "inecek varğğ"diye bağırabildiği günler gelsin Yarebbim,Amin :)

Öldüm mü La Ben?

 Okul yolundan dönüyorum dün.Yanımda annemde var.Biri hayvan gibi çarptı yanımdan geçerken.Tam "höst öküz"diyecektim ki eleman yanımdan uçarcasına geçti."Hassttttannnee bu ne lan"(Şok 1) "Tövbe estafurullah bu nası bir şey."(şok 2).Öldüm zanneetim .Herif Azrail gibi resmen.Yere kadar uçuşan bir deri ceket.Saçlar bele kadar.Boy desen ben ki uzun boyluyum yanında kısacık  kaldım.Herif Matrix tadında uçuşa uçuşa gidiyor.Hayır bir de erkekler de uzun saç severim dedim heralde bana da bu şekil gözüktü.Bir de o kadar koca yolda geldi bana çarptı ve herifi kimse farketmiyor.Hahh kızım dedim gittingidiyorsun.Baktım millet bu ne tuhaf bir tip deyip de dönüp bakmıyor.Ki bizim millet bakar yani ama bu sefer bakmayacağı tuttu.Zaar dedim sırf  bana gözüküyor bu.Tırsarak annemi dürttüm."A-aanne şu adamı görüyor musun?Ne tuhaf bir tipi var dimi?"Annem:"Hangi adamı?" (s.çış 1)"?????Şu adamı işte"Annem:"he evet o ne ya öyle"(ohh beaaa sırf ben değilmişim,ama ya ikimizi de almaya geldiyse bu,baksana kimse bakmıyor herife?!!Anneeeemm"Sonra bu zibidi gitti gitti gitti,karşıdan karşıya geçerken döndü bana artistik bir bakış daha attı.(s.çış 2)"Heh dedim ,'İşte heh noldu kızımm alıcam paçanı aşşağıı zebanilere öğlen yemeği yapıcam seni'demek istedi bana"Sonra biraz daha dikkatli baktım lan bildiğin EMO bu.S*çtığımın çocuğuna bak sen,beni korkutmaya ne hakkın var la senin.Gözleri boyamış da boyamış kapkara.Sanki gömmüşün mezara 1 hafta kalmış,sonra çıkarmışşsın gibi.Dişler sapsarı pis şey.Vallahi sizin ananıza babanıza yazık.Seni varya yakalasaydım sümsüğü yiyecektin benden de neyse!!!

15 Şubat 2011 Salı

Aşk Tesadüfleri Sever

 Uzun zamandır ilk defa sinemadan belli bir doyuma ulaşmış olarak ayrıldım.Ben kaderci biri değilimdir."Tesadüflere" inanırım ama.Yaşadım çünkü.Ama bu film beni gerçekten kadere inandırdı."Olamaz mı,olabilir..."cümlesi çok vurucu aslında.Bu dünyada hepimiz için yaratılımış bir insan var olması fikrine inancım sonsuz.Bu insanı kaç kez teğet geçtik kim bilir,ama bir gün hayatlarımız iki doğrunun tek bir noktada kesişmesi gibi kesişecek.Filmler genelde burada biter,gerçek aşkı bulursun ve "The End"Peki ya sonra?Her aşk mutlu bitmeli illa diye bir kural koymuştu Türk Sinemacıları.Aşıklara acı çektirip çektirip eninde sonunda birleştiriyorlardı.Ama bu film farklı işte.Tabi ki sonunu söylemeyeceğim.
 Bir kere filmin girişinde seçilmiş müzik çok özeldi.Zaten filmin genelinde seçilen müzikler,şarkılarda geçen sözler sanki o an yaşanılan sahneler için önceden bilinip yazılmış gibiydi.Yani filmin müzikleri tabir yerindeyse "cuk"diye oturmuştu.Özellikle son çalan Şebnem Ferah-Hoşçakal şarkısı.İçindeki sözler final sahnesinde yaşanılan olayları şiirsel bir üslupla anlatıyordu.Oyuculara gelince.Mehmet Günsür ve Belçim Bilgin birbirini tamamlamış adeta.Ben bu filmde Belçim Bilgin'e hayran kaldım.Gerçekten başka yerlerde sık sık izlemek isteyeceğim bir yüz.Bana farklı geldi.Mehmet Günsür'e zaten hayranım.Şu an ekranlarda tek hayran olduğum aktör.Bir kere böyle bir film için ideal bir yüz.Farklı bir imajı var ve bu imaj etkileyici.Özellikle filmde 18'li yaşlarda ki halinde sanki gerçekte de o yaşta gibiydi.Ayda Aksel,Altan Erkekli,Şebnem Sönmez ve Hüseyin Avni Danyal adeta dört yapraklı yonca gibiydiler.Yıllardır çok severek takip ettiğim isimlerdi...Filmde tek dikkatimi çeken bu isimlerin gençlik yıllarında çocuklar için biraz büyük kaldıkları.Yani Özgür ve Deniz'in çocukluklarında yani 70'li,80'li  yıllarda anneler daha genç çocuk sahibi olurlardı.Yiğit Özşener de Burak karakteri için uygundu bence.Mekanlara gelince mekanlar karakterlerle uyumu yakalamış.Örneğin Özgür karakterinin evi.Kişiliğinin bir kopyası gibiydi.
    Film Türk sinemasında şu ana kadar izlediğim en iyi filmlerden biriydi.Finalinde klişeleşmişlikten uzaklaşması da ayrıca hoşuma gitti.Filmde emeği geçen herkesi kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.

Ergen Mi Dedin Aman Almıyım!

    Sinemadayız.Malum sevgililer günü.Herkes çift çift falandı.Biz de annecimle :) bir çift olduk,neyse.Arkamda da bir sap atıyor tutuyor eski sevgilisi hakkında."Ağğbii vallahi iyi ki sevgilim yok benim hea.Geçen sene bir sevgili edinmiştim(petshoptan aldı heralde:) anamı ....Ne miş gümüş zincir alacakmışım,tamam dedim bir dur bakıyım gidiyim soriim kaç pare,gittim ananı...ne kadar dedim 100 TL dedi.İşim yok dedim başka.Giitim kıza höö dedim,daha beklersin dedim.Saldım kızı(hayvan muamelesi vol 2:)"diye zırvalaya zırvalaya konuşa konuşa gitti.Sonra liseli ergen sevgililerden niye nefret ediyor oluyoruz.Dün baktım baktım insan yavrusu sıfatı konduramadım.Masum desen değiller,sevimli desen değiller,aşık desen hiç değiller.Böyle elleri birbirlerinin sürekli üstünde.Önümde duran kız-oğlan çiftimsi yaratıklarda yediler birbirlerini resmen.Kız oğlanın ceketine kuala misali tırmandı böyle.Bu ergenler çoşmuş vallahi.Hani ne biliyim o yaşlarda bir saflık olur masumiyet olur.Platonik takılırsın falan.O aşk gerçektir işte.Ama bunların ki bir tuhaf.Birbirlerini yeme kapısı yapmışlar.İkisinin de birbirinden menfaatleri var çünkü.Ama istisnalar vardır gene tabi.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Ohhmmmm Ohhmmm

   Yoga yapmaya başladım.Böyle ciddi ciddi "ohmm"luyorum falan evde.Ama bir b*k olduğu yok tabi.Ne rahatlama ne bir şey.Daha çok sinir oldum ben de bir arıza mı var,içime birşey mi kaçtı niye rahatlayamıyorum diye.Kalkıp bir yoga salonuna yazılıyım desem "cıks"olmaz yani ben  cüzdanı falan bıraksam öyle orada hiç rahatlayamam ha soyuldum ha soyulacam diye.Gözün biri meditasyon alemlerine dalmış diğeri cüzdan peşinde olmaz tabi.Üstümüze de acayip böyle ev elbisesi ile Truvalı Helen'in egzotik karşımı bir şey veriyorlar denedim bir kere öyle kaçkapçının peşinden de gidemem.Yatar o iş yani.Bir tanıdıkta Hindistan'a git dedi.Ç*ş dedim bakkala git diyor sanki.Gideceğim bir de Hindistan'a getirecekler 400 kiloluk bir teyzeyi vinçle.O içimizde bu içimizde huzur içimizde deyip duracak.8000 Km'yi içimde gitmiş olacağım bir de KDV de dahil yani o da içinde :)
 Yok abi bozar bu işler beni ben evimde "ohm"larım param da evimde "ohm"lar.Zaten bir yaşlı teyzeye iki "ohm"diyeceğim diye 400 dolar falan verirsem ben de ne huzur kalır ne bir şey.

Mehmet Günsür

Hiç bir aktör/artiste hayranlık duymadım.Yani öyle hayranlık falan duymam genelde.Ama bugün bir filme gittim.Türk sinemasında ben de  ilk defa hayranlık uyandıran bir aktörün gözleri ışıl ışıl parlıyordu sanki perdeden.O kadar içten oynuyordu ki adeta "Deniz"karakteri bizdik o da bizi sarıp sarmayalıp gerçek aşka inandıracaktı .İçimden ilk defa "aşk"için dua ettim.Yani gerçek aşk için.Mehmet Günsür'a rolü o kadar uymuştu ki ben film olarak bakmadım perdeye.Sanki 3.tekil kişi bakış açısıyla izledim filmi.Sanki olay orada oluyordu ve biz de küçük çocuklar gibi  gizliden izliyorduk.Keşke daha sık görsek bu yüzü.Gerçekten etkileyici,canlı ve sıradışı.Karakterli ama görülmemiş aslında.Şarap gibi izledikçe farklı tatlar bulmak mümkün.



13 Şubat 2011 Pazar

Tatil Köyü Denen Labirent



Tatil köyü ne saçma şey lan.Resmen ye,iç,s*ç tekniği üzerine kurulu.Ha bir de yüz var.Ama Türk kadınları genelde Eda Taşpınar'ı örnek aldığından danalar gibi yatıyorlar plajda.Hayır bir de neden dana dedim.Çünkü bizim ülkede solaryuma çok para veren yok ki,herkes yani orta halli kesim en azından doğal yollarla bronzlaşmaya çalışıyor!evet yalnızca çabalıyorlar çünkü %99'u alacalı dana kıvamında geziyor tatilden sonra.Tatil köyü denen zırva yer insanı emin ol tembelleştiriyor.Bir kere her şey elinin altında ve bunların parasını peşinen ödediğinden ister istemez hepsini bir sömürme,bir yağmalama isteği oluşuyor.Biz ki sabunları,kapı kollarını,havluları,bornozları vs.vs.vs söküp getirmiş milletin evlatlarıyız zorlamamak lazım bir yerde.Bir otel müdürü demişti Araplar yatağın altında ki halıyı kesip götürüyorlarmış.Neyse ki biz daha o kadar ilerlemedik.Ama aynı zaman da tatil köyünde dinlenmek diye bir kavram da yok.Sürekli bir yere yetişme,bir şeyler yeme,spor salonuna,saunaya girme,masaj yaptırma vs.vs.vs.lerle uğraşıyorsun.Normal hayatında asla yapmadığın ve paraya kıyıp asla ama asla yapmayacağın şeylerle geçiyor günün.Sürekli bir telaş sürekli bir yerlere yetişme.Lan hani tatilin amacı dinlenmekti.Ne işim var trekingte,b.jumpingte.Tötümün altında pire mi var da kıvıl kıvıl yerimde duramıyorum.Aile fertlerinin desen yüzünü görmek imkansız.Her yaş seviyesine hitap eden abuk subuk aktivitemsi şeylerin peşinde koşup duruyorlar.Şöyle güneşin bir tadını çıkaramıyorsun.Bir kere tatil köyünde animatör denen bir yaratık var.Başa çıkmak imkansız.Mübarek fukara sümüğü gibi yapıştı mı bırakmıyor."Aaaa ama sizsiz olmaz hadi geliinğğğ"ler mi istersin "Bakın çokğğ eğlenicez"ler mi istersin.İ*ne öyle bir muamele yapıyor ki sanki ben cumhurbaşkanıyım katılmazsam resepsiyon gerçekleşemeyecek?Kollardan çekmeler,havuza itmeler bir yılışıklık bir samimiyet.Hımm bir de akşam yemeklerinin saatle olması fena sanane kardeşim canım ne zman isterse yerim.Bir de akşam yemeğine falan hanımlarda elbise zorunluluğu olan yerler falan var.Elbise giymeyi feci severim.Pantolonum yok gibidir.Ama böyle yerlerde gıcıklığına canım pantolon giymek istiyor.Ters tepme olayı işte.Zaten tatil köyüne gittim mi hiçbir yeri görmüş olmuyorsun ki,o otelden çıkmıyorsun zaten.Labirentteki fare gibi dön dolaş hep lobide buluyorsun kendini.Kuzenim misal 10 küsur kere gitti Antalya'ya.Lan soruyorum hiçbir yeri bilmiyor.noldu Antalya'ya mı gitmiş oldu şimdi.Yalova'ya Termal'e fln gitseydin dedim.Otelden çıkmıyorsun madem.O kadar yol gitmeye hacet yok.Resmen Allah'ın binasına para veriyor millet.Herkeste bir spor aşkı,yok bu otelde Çin lokantası var,yok bu gece İtalyan'a gidelim.Ve işin komiği bu kadar zevk sefa düşkünü insanlara kışın gel  Sarıyer börekçisine gidelim desen gitmez.Neden çünkü koca sene çalışır yapmadığı ve asla yapmayacağı aktivitelerle dolu otele  sadece 1 hafta gitmek için para biriktirir.Böyle yerlerden cidden nefret ediyorum.Keza doğayı da katlettiler zaten her yer özel mülk oldu.En güzeli ne biliyor musun alıcaksın sırt çantanı koyucaksın içine iki pırtı,alıcaksın yanına iki kafadar insan basıp sahillere,ama gerçek sahillere -yapay değil-gideceksin.Olympos olur mesela,Patara,Geyikli,Küçükkuyu..vs.vs.vs.Bir gün bir arkadaşım demişti."Sahillere gidelim.Hayat orada!!"diye.Harbi doğru hayat orada..Hem de nasıl orada...

Yalan mı?Ben mi?Günahım Kadar Sevmem!!!

   İşte.Al sana yalan.
Erkeklere yalancı deriz çoğu zaman,ama beceremiyorlar hacı yalan söylemeyi.Çünkü doğalarında yok.Neden mi?Çünkü öyle büyütülüyorlar da ondan.Mesela birşey kırdı diyelim evde "Baba bunu ben kırdım "Babası atlar hemen "Kırsın benim ASLAN oğlum".Her şey belli bir şeffaflıkta geçiyor.Belli bir yaşa kadar don bile giydirmez çoğu anne baba.Sergiler çocuk ne var ne yoksa.Şimdi böyle bir yaratıktan bir şeyi gizlemesini nasıl beklersin.Erkekler sadece yalan söylemeye çabalar,söyle(ye)mez.Örneğin Kadın:"Seni ..otelde bir sarışınla görmüşler"Erkek:"Kim söyledi ya?"der hemen.(s*çma kısmı) Kadın "kimin sölediğini boşver gittin mi gitmedin mi?"Erkek:"Kim söyledi sen onu de bir bana!"(bu da sıvama bölümü) Yani teknik olarak yalan söylemeyi beceremedikleri için bu yalan olmuyor.Adam söyleyememiş ki zaten ne yalanı.Küçük yaşlarda,gençlikte erkeklere bir sürü özgürlük tanınmış zaten.Ayşe'siyle,Fatma'sıyla rahat rahat buluşulmuş.Babasından "aferin" almış.İçki içmesi,sigarası hep bir üstünlük belirtisi olarak karşılanmış..gibi gibi.gibi...
  Kadınlar...Yalancıdır diyemem.Ama çok başarılı yalan söylerler.Anlamazsın ki.Gerçektir adeta.Bu yaratık gençken "Buselerle ders çalışma ayağına" Berke'lerle buluşmuş,okulda eteğini kıvırıp eve gelince uzatmış,gizli gizli makyaj yapmış vs.vs.vs. bir canlıdır.Teknik olarak baştan donanımlıdır zaten.Ailesi sıkar çünkü."Hanım kız nerde,hanım kız geldi mi?"gibi sorularla dayatır babası.Korunur kollanır.Bir yere gidecekse illa peşine birileri peşine takılır.Amcaoğlu ile yapış ikiz gibi yaşar.Ağbisi varsa keza öyle.Kaçış yolunu "yalan"da aramıştır.Buna mecbur edilmiştir çünkü.Misal ilk başta anlattığım olay bir kadının başına gelseydi yani kocası onun bir erkekle otelde görüldüğünü söylemeye çalışsaydı zaten söyleyemezdi :D Neden çünkü kadın bir başlardı anlatmaya,taa otelin kuruluşundan Gamzelerle içtiği Diyet Kola'ya kadar.Sonunda adam öyle bir hale gelirdi ki "Alllah benim belamı versin turizmi baltalıyorum"derdi.
 Yani "yalan" diye bir şey yok gibi sanki.Söylemeyenin ki zaten yalan değil,söyleyenin ki de o kadar inandırıcı ki zaten "reel" gibi duruyor.Ama kadın erkek konusunda istisnalarda yok değil hani.Çok yalancı erkekte var,çok yalancı kadında.

"Göreceli Düşünceler"



 Hülya Koçyiğit,Türkan Şoray vb.. bunların filmlerinde yani eski Türk Filmlerinde ilk kadınlar için üzülüyorum lan resmen.Hayat böyle mi cidden?Ben hiç böyle düzgün,ahlaklı ,dört dörtlük kadın görmedim.İlk kadın dediklerim de bu saf,temiz yürekli kadın dediklerimizin,nişanlısnı,sevgilisini,kocasını sinsice ama dıştan ahlaklı bir biçimde alan kadınların arkasından baka kalanlar.Şimdi biz bir de bu kadınları hep ahlaksız bildik.Allahsen elini vicdanına koy bir düşün.Bu kadının suçu ne?Şimdi bu kadınlar bu tarz filmlerde genelde zengin şımarık,züppe rolündedirler.E tamam şımarıksa şımarık nolmuş yani?Adam baştan beğenmeseymiş madem,elalemin komşu kızını görünce  bırakıveriyor kadını p*ç gibi O kız da Hülya Koçyiğit'se bizde hemen yelkenler suya iniyor.Aa bu kız haklı.Ne haklısı bea,kız geliyor resmen elinden alıyor kadının sevgilisi,şeysini.Kim olsa sevgilisini kaptırdım diye kötülük yapar elbet.Kadınsın bir kere hırslı bir mahlukatsın.Güzellik fikrine kaptırmış gidiyorsun ve tercih edilme durumuyla karşı karşıyasın.Esas gurununu kurtarmaya çalışmayan kadın değildir zaten.Tamam bu davranışların bir sınırı var ama yine de o adama dünyayı zehir etmezsen de için de kalır be bacım.Yani zamanı gelince ilişkiler elbet bitiyor ona sözüm yok,git Aliye Rona'lık yapta demiyorum ama erkeklerin  bu tarz davranışları da hoş değil yani.
  Bak bu filmlerdeki erkekler doğru yansıtılmış ama.Erkekler cidden saf,kadınların çoğunun tuzağına düşebiliyorlar.Kandırmak kolay onları.Ama kadınlar konusunda,bu filmlerde ki gibi hemen 2.kadına hak vermeyin,bir Hülya Koçyiğit gördünüz diye gevşemesin gönül yaylarınız.Göreceli düşünmek lazım böyle şeylerde,empati felan ok?

Haftanın Günleri Ve Sendromlar

 Pazartesi  ve Sendromu: Kim sevmiş ki Pazartesi'yi ben seveyim.Bir kere bir önceki gece  geç yatmışsın,doğal olarak sabah kalkamamışsın.O Yumoş gözlerle okula,işe vb.gitmişsin.Sabah sabah hoşlandığın çocuk/kız seni öyle görmüş.Bugün güzel gider mi Allahsen?Bir önceki gün hobarey hobarey eğlenmişsen, öbür gün senden beklenenleri nasıl yapacaksın arkadaşım?Bu gün zehir zıkkım olur geçer zaten.Öyle ahım şahım kader değiştiren bir olay olmadıysa tarihin tozlu sayfalarına gömülür .Zaten tatile en uzak gün bu gündür.Baştan ofsayt birader.
     Salı Ve Sendromu:Haftanın daha bir güzel geçen günlerindendir Salı.Yavaş yavaş tatil sendromundan kurtulup odaklanmaya başlarsın.Ama aklın da hala Pazar gününün etkileri sürer.Zaten hafta içi gün ne kadar sevilebilir ki?
    Çarşamba Ve Sendromu:Haftanın en züriiyeti bozuk günüdür.Haftanın tam ortası sağa gitsen olmaz sola gitsen olmaz.Sıkışıp kalmış gibi.Ben zaten Çarşamba günü doğmuşum etkilerini atabilmiş değilim 19 yıldır.:)
    Perşembe Ve Sendromu:Perşembe günü yapılan işlerin hiçbirini doğru düzgün yapmazsın bir kere.Yarın Cuma'dır hafta sonunun hayali,uyku tulumu olma isteği yakıp kavurur seni.Yarına geçmek için önünde bir engeldir bugün.
    Cuma ve Sendromu:Çalışanlar,okula gidenler bugün erkek çıkmak için ne isterseniz yaparlar.Öğrenciysen genelde dersler ekilir.İşteysen mutlak bir bahanen vardır.Annanen hastalanır,ananı doktora götürmen gerekir,çocuğu yuvadan alırsın vs.vs.vs..o bir iki saat koparma isteğinin hayali ile geçer bütün gün.Hele ki özel şirketlerde fln hafta içi son gün olduğundan herkesin işi başından aşkındır.Sinir harbi ile geçer bugünde.Hele ki zaten Cuma namazı diye bir şey var,2 saat her her kapalı.İşlerini bile doğru düzgün halledemezsin.
   Cumartesi Ve Sendromu:Bugün geç kalkma günüdür.Gerçi çoğu yer çalışır,ama okullar kapalıdır en azından.Her yerde çocuğunu kapıp gelmiş göbekli  genç anneler vardır.Çocuklarını birbirlerine överler.McDonald's gibi yerlere girmeyin Cumartesi günleri.Ana-Baba günü dedikleri deyimin realitesini yaşarsınız.Çoluğunu çocuğunu kapan hayattan soğumuş ebeveyn sürüsü doludur bu tip yerler.Çocuklar koşusur etrafta.Keza parklar falan da öyledir.Her yerde 3 yaş kusmuk kokusu.Koşarken sana çarpan AFACANLAR..fln işte.Tatilin ilk günü heyecanı bitirir insnaı zaten.Çalışanlarda bugüne küfreder durur...
  Pazar Ve Sendromu :Bir kere öğlene kadar danalar gibi uyumuşsundur zaten.Günün yarısını çöpte bil.Kalan kısmın ilk saatlerinde "Nereye gitsek?"mevzusu yapılır.Bir üşengeçlik,bir mahmurluk,bir kalabalığa karışma korkusu yaşarsın durursun.Çünkü her yerde kalabalık "had safhaya"ulaşmıştır.Grup grup gezen aile klonileri mi istersin,iş olmadığından buluşabilmiş ve her şeyi aynı gün yapmak isteye çiftler mi istersin,çocuğunu parkta sallayan mı istersin,...Kendisi bir metre önde karısı bir metre geride giden adamlar bile dışarı çıkarlar bgün.Çünkü,Pazar onların evcil hayvanları olarak gördükleri karılarını gezdirme günüdür.Hele ki hava güzelse...Bu durum feci tehlikeli birkere.Otur poponun üstüne evinde huzurlu kal.Zaten çok cesur bir insan değilsen ertesi günün bir "iş günü" olduğunu bilir ve kendini hiç yormazsın.Bu telaşlarla da bugün de gider...
  Yeni bir hafta günü istiyorum bağımsız,kendince,bize ait..Çok mu istiyorum yah?

Öyle Bir Geçer Ki 14 Şubat "Sap" Gibi

     Yaşadığımız mutlu 14 Şubat'lara göre öte yanda hesaba çekilseydik ben garanti zebanilerin öğlen yemeği olurdum.Hayır bir insan hiç mi 14 Şubat'ı kutlamaz arkadaş.Nasip olmuyor yahu.Biri bari gelip sevabına 14 Şubat günü kutlasın yok o da yok.Böyle sap sap dolanmayayım ortalıklarda diye 14 Şubat'ta dışarı da çıkmıyorum.Herkes 2,2 ben sıfıra sıfır elde var sıfır.Hayır beğenilmeyen biri değilim aksine rağbet çok ama gönlümden geçen "o insan"değil kardeşim hiçbiri.Öyle 14 Şubat günü kullanmak için elde bulunduranlardan da değilim,mizacıma ters.
  Ama cidden bir şey var bende.İnsanları ilk görüşte kendime aşık edebiliyorum burada bir sorun yok.Ama devamı gelmiyor.19 yıldır bu böyle.Karşımdaki insan illa gıcık bir şey yapıp sinirlerimi oynatmayı başarıyor.
   Aynanın karşısına geçtim geçen gün:"Ulan NDBAYTYSZ" dedim."Penguenler bile çift çift sen kendinden utanmıyor musun"dedim.Her insan da bir kusur bula bula kalacaksın en sonunda evde ömrün kedilerin anası olarak geçicek dedim.Hayır bir de kedi sevmem.Eski aşklarıma bakıyorum da böyle hepsi lolipop şekeri gibiydi.Herkesin beğendiği,taptığı tiplerdi.Bildiğin çapkındım ben.Sonra bana bir şey oldu soğundum bu işlerden.Ama bu kadar zaman hiç 14 Şubat'ımı kutlamadı.Anneme hediye aldırıyorum o kadar pisikopata bağladım.Anneme "Babamı mı daha çok seviyorsun,beni mi?"dedim "Seni" dedi."ee hani benim hediyem" dedim..O kadar zırvalamaya başladım artık.Şu aradığım insan biraz k*çını kaldırsan hızlı haraket etsen diyorum.Ömrümü seni bekleyerek geçiremem dimi?
  Ama hep böyleydi.Yani ben küçükken de.İlk çıkma teklifimi aldığımda 5 yaşındaydım.Yanımda annem,BABAM,bilumum 7 sülalem vardı.Düşünün aşk işlerine ne kadar şanslı!!! başlamışım?!Üstelik bana çıkma teklif eden çocuğun sümüklü bir kardeşi vardı.O da g*tümden ayrılmazdı.Noldu ayırdı bizi p*ç.Hem de ilk aşkım Bora çok yakışıklı bişidi.Sonra aradı yıllar sonra beni iş işten geçmişti gerçi neyse.İlla böyle oluyor bana.Ya iki arkadaş,ya kardeş,ya arkadaşımın eski sevgilisi,ya arkadaşımın beğendiği çocuk...vs.vs.vs. geliyor karşıma.Eee bende ki de ahlak istemem tabi.Böyle böyle o s*çtığım ahlakımla yaşlanıp gidiceğim ona yanıyorum.Evet bu 14 Şubat'ta geçti geçer böyle.Ben ve ahlakım denen pislik beraber geçirceğiz 14Şubat'ı.Herkesin 14 Şubat'ını fln kutlamayacağım,banane lan.Kalmadım sizin ayıcıklı yastıklarınıza,hıh...:-(

8 Şubat 2011 Salı

Sosyal Medya'n

....Şunları duymaktan çok sıkıldım:"Noldu fotonu beğenmemiş mi,aa seni dürtmüyor mu,arkadaş olarak eklemedi mi,bağlantına yorum da yapmamış,blogta izleyicin mi,following etti mi seni...vs.vs.vs."İnsanların muhabbetleri hep bu yönler üzerine kurulu artık.Sanal alemde oluyor olaylar.
       Eskiden insanlar birbirlerinin gözlerinin içine bakarlardı".Seni seviyorum" derlerdi."Sni sevom"değil.Birbirlerinin omuzlarına vurulardı "Naber?!"derlerdi".Dürtmezlerdi "mesela.Birisi birisiyle tanışmak istediğinde Gözlerinin içine bakıp ismini sorarlardı.Şimdi arkadaş olarak ekliyorlar seni.Eskiden doğum günlerinde telefon edilirdi,kart atılırdı,mektup yazılırdı,hediye alınırdı.Şimdi abuk sabuk sanal hediye paketlerinde yapmacık mesajlarla "xd,:P,:D"gibi ifadelerle kutlanır oldu doğum günleri.Eskiden bu kadar kolay vazgeçilmezdi birbirinden.Ar vardı,fütur vardı.Şimdi her şey internetten olup bitiyor.İnsanların yüzyüze gelse kolayca söylemedikleri şeyler,internetten çarcabuk söylenebiliyor.Bu yüzden bir gün "ilişkisi varken" diğer gün "ilişkisi yok" oluyor birdenbire.Bir fotograf beğenme,bir videoyaya yorum yapma,bir arkadaş olarak ekleme anlam kaymasına yol açıyor.Herkes birbirinin özel hayatının içinde..
  Evet sanal alem cidden yararlı ,güzel bir şey.Ama algıda seçiciliği yüksek insanlara...

5 Şubat 2011 Cumartesi

Yaz Aşkları

   Çok uzatmayacaksın bu aşk meşk işlerini.Çok kafana takmayacaksın.Zamanı geldiğinde "bb" demeyi bileceksin.Kotayı aşmadan bağlantıyı koparacaksın.Nasıl ki internette 4 GB sınırı var,aşınca Allah'ına dayıyorlar faturayı...Aşkı da uzatır haddini aşarsan Eros efendi faturayı sana öyle bir keser ki...Akışına bırak lafı klişe belki ama doğru da aslında...
  Yaz aşklarını ben çok severim.Tatil bittiği gibi silersin ya belleğinden.M. Stick'i sıfırlar gibi...Sen rahat o rahat..Bir beklenti yok..Sonu olmayacağını bilerek başlamak herkes için daha iyi aslında.Nasılsa "elveda" diyeceğim diyerek o kadar rahat davranıyorsun ki...Aslında "sen"gibi davranıyorsun.Bu yüzden tadında kalıyor bu ilişkiler..evet yaz aşkları çok güzel ama her zaman onu bir kıyı kasabasında bırakmak en güzeli..Çiceği dalından koparırsan nasıl solar giderse o aşkı yanında getirirsen solacağını bileceksin.....

4 Şubat 2011 Cuma

Garfield Sendromu

Bazen uyanırsın ya böyle ulan canın "hiçbişi"yapmak istemez.Bıraksalar 22.yüzyıla kadar bile uyuyabilirsin.Ne yaparsan yap o gün "toprak gününde"sindir.Bastığın yerde ot bitmez adeta.Kimle karşılaşsan bir kavga edesin bir saç baş yolasın gelir.Böyle dayandığın yerde uyuyakalabilecek durumda olursun.İstersen tankerle kahve iç yok arkadaş açılmaz o uyku....Pijamanla kanki olmuşsundur adeta.Pofidik terliklerde cabası...

Elveda Browni-İntense

    Sabah uyandım.Yataktan kalkıp tuvalete gittim.Ellerimi yıkarken gayr-i ihtiyari aynaya baktım.Aman Allah'ım bu şişik suratta kim?Yanaklarım sanki bisiklet pompasıyla şişirilmiş gibiydi.Burnum...Bir insanın burnu kilo alır mı almış resmen işte.Kollarıma baktım "heyt bre pehlivan" kalıbına gelmişler.Birisine yanlışlıkla çarpsam deviririm o derece.Göbek kısmını atlıyorum zaten.+18 olmuş resmen.Küçük çocukların gelişimi açısından zararlı bir görüntü.Bir de gözümde gözlükler,kafa dağınık topuz,üstümde eşofman.Sabah mahmurluğu falan derken kendimden tiksindim o derece.Bir de annem kalkınca"sen kilo mu aldın?"demesin mi....
  Sadece 60 kiloyum ama eski halimi düşününce kendimi ayı gibi hissediyorum.Tamam zayıf halime nazaran yüzüm daha iyi ama çıtı-pıtı olan günlerimin özlemi hayali....
Elveda yakiiinn dostum Browni-İntense...Elveda Eti gofreto...bb 3 in 1 nescafe...good bye ekmekarası döner....ariverderci makarna....Özleyin beni.... :-(

Tayt Erkekler

    Pantolon giymeyi oldum olası sevmem.Etek desen kışın zor artı burası Türkiye olmuyor yani.Şortta keza öyle.Geriye ne kaldı:evet tayt.Şu rahatlığa bir kez alıştın mı arkadaş bir daha kopamıyorsun.İşte bazı erkeklerde böyledir.Ne seni pantolon gibi durduk yere rahatsız edip sıkar ne de eşofman gibi sakil durur üstünde.Onunla rahatsındır.Çoğu yere beraber gidebilirsin.En tuhaf tarafı alışırsın ve asla ama asla bırakmak istemezsin.Her telden sohbet edebilirsin.Kıskançlık etmez.Ama sımsıkı da sarar insanı.Bıcır bıcır neşelidir.Bunlar genelde Yengeç burcu olurlar.Dedikodu bile yapabilirsin onunla.Sohbeti tatlıdır.Kısaca candır can.

Hıncal'ın Fularıyla Kuyuya İnersen...

    Ne kadar yozlaşmış bir toplum olduk Yarebbim.İnsanların özel hayatlarını kendi hayatımızdan ön planda tutuyoruz.Hele ki yaşlı başlı insanların kendi hayatlarını görmezden gelip başkalarına ahlak dersi vermesidir beni çıldırtan.Sansüre her zaman karşıyım lakin,insanların özel hayatları konusunda bir insan kalkıpta "su testisi su yolunda kırılır"diyememeli bence.Hele ki ölmüş bir insanın.Yani kendini savunma mekanizmasını yitirmiş bir insanın.Bu kadar mı ayağa düştü gazetecilik,bu kadar mı insafsızlaştı yahu?
   Kocasını kimse düşünmüyor diyor sevgili Hıncal bey?Peki sen  bunları yazarken Defne'nin oğlunu hiç mi düşünmüyorsun?O çocuk büyüdüğünde senin bu yazdıklarını görse ne düşünür.Kaldı ki kendi ağzınla itiraf ediyorsun "tanımazdım"diye.Madem tanımıyorsun ne atıp tutuyorsun o zaman?Senin ki düşünce belirtmek değil hakaret etmek.
   İnsanlar belli yaşlara erdi diye gençlere ahlak dersi vermek,ahkam kesmek hakkını elde etmiş değil Sevgili Hıncal Bey.Bir insan hata yapmış olabilir aynı zaman da yapmamışta olabilir.O an o kızın aklından geçenleri,başına gelenleri hiçbirimiz bilmiyoruz.Yanında,aklında değildik.Kaldı ki olsaydık bile yargılamak bize düşmez.Ayrıca burada en ağır bedeli hatasız olup olmamasına bağlı olmaksızın Defne ödedi.Hem de en ağır şekilde yani hayatıyla.Gerisinin bir önemi var mı?
 Son söyleyeceğim yok gençlere kötü örnek yok şöyle böyle demeye hiç lüzüm yoktur.Gençler neyi örnek alacaklarına karar veremiyorsa,gidip copy-paste hesabı aynısını hayatına uyguluyorsa yapacak bir şey zaten yoktur emin olun....